Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yayınlar

 Şamil Demir tarafından yayınlanan köşe yazısı dışındaki Kitaplar (tamamı yayınlanmış kitap yoktur) Kitap Bölümleri (tamamı erişime açıktır) Hakemli / Hakemsiz Makaleler (tamamı erişime açıktır) Bildiriler (tamamı erişime açıktır) Eğitim Materyalleri (tamamı erişime açıktır) gibi yayınları aşağıdaki kaynaklardan erişilebilir. Bu kaynaklardan erişim için istenebilecek ücretlerle yazarın ilgisi yoktur. ACADEMIA ResearchGate zenodo

Uyarı

Tekzip – Çekince – Yasal Uyarı Bu sitede yayınlanan yazılarda yanlışlık olduğunu veya gerçek dışı bir tespit yapıldığını düşünüyorsanız, lütfen yazarı "ilgili yazının altına yorum yaparak" bilgilendiriniz. Bu sitedeki yazılar, yazarın kişisel görüş ve yorumlarını içerir, yazılarda geçen bilgiler, avukat – müvekkil ilişkisindeki sorumluluklardan muaftır. Bu sitenin ziyaret edilmesi, sitede yer alan bilgilere erişimin sağlanması, avukat-müvekkil ilişkisi oluşturmaz. İnternet kaynakları her şarta uygun bilgi içermeyebilir. Bu nedenle ziyaretçiler sitede bulunan bilgiler sebebiyle zarara uğradıklarını iddia edemezler. Sitede yer alan bilgi ve belgelerin kullanımı sonucunda doğabilecek her tür zarardan ziyaretçiler sorumludur. Hukuki konularda detaylı bilgi almak için avukatınıza başvurunuz. Ziyaretçiler yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılır.

Hakkında

Bu blog sayfası Şamil Demir'in çeşitli mecralarda yayınlanmış olan yazılarının arşividir. Bu sitenin başka bir amacı yoktur. Şamil Demir 1997 yılında Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden, 2011 yılında Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk yüksek lisans programından mezun olmuştur. 1998 yılından beri Ankara Barosuna kayıtlı avukattır. 2013 yılından beri Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Siciline kayıtlı arabulucudur. İngilizce bilmektedir. Evli, bir çocuk babasıdır.

AVUKATLAR NEDEN MUTSUZLAR?

Adliye yolunda Duruşma için adliyeye gidiyorum. Bürodan biraz erken çıktığım için kendime hızlı yürümemeyi telkin ediyordum. Bu sırada çevremi gözledim. Adliye yolunda herkesten hızlı yürüyenler genellikle avukatlar. Gözler yere bakıyor ve yüzler asık. Sanki sağlarında sollarında görünmeyen müvekkiller isteklerini haykırıyor, sorumluluklar sırtlarından kırbaçlıyor. Mutsuzluk takım elbiseden ve eğik vücuttan akıyor… Adliyenin döner kapısını durdurmadan geçen, x-ray cihazında çantasını bir saniye bile fazladan bekletmeyen, kimlik soran polis memuruna hışımla kimlik gösteren bu arada söylenen, asansörde boş bir santimetre kare bile yer bırakmayan, telaşlı ve sabırsız avukatlar… Parayla saadet olur mu? Ben avukatları para kazanan ve para kazanamayan mutsuz avukatlar olarak ayırıyorum. Aşırı rekabet ve kısıtlı iş fırsatları, işi olan avukatı bunu korumak için daha çok çalışmak, iş sorunu olanları da ayakta kalmak için daha çok çabalamak zorunda bırakıyor. Sosyal hayatı renkli değilse, iyi b...

Haklı Azil Riskini Yönetme ve Güvene Dayalı Vekalet İlişkileri Kurma Yolları

Avukatlık mesleğinin icrası, şüphesiz en temelde müvekkil ile aramızda kurduğumuz hassas güven ilişkisine dayanıyor. Bu ilişki, vekalet sözleşmemizin temelini oluşturduğu gibi, mesleki tatminimizin ve başarımızın da en önemli unsurlarından biridir. Ancak hepimizin bildiği gibi, bu güven ilişkisi çeşitli sebeplerle zedelenebiliyor ve müvekkilin tek taraflı iradesiyle vekalet ilişkimizi sonlandırdığı "azil" durumuyla karşılaşabiliyoruz. Azil, müvekkilin yasal bir hakkı olmakla birlikte, sonuçları itibarıyla "haklı" veya "haksız" olarak nitelendirilmesi, özellikle ücret alacağımız açısından kritik bir yol ayrımı teşkil ediyor. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre avukatın kusur veya ihmalinden kaynaklanan haklı bir azil durumunda, kural olarak vekalet ücreti talep hakkımızı kaybediyoruz. Bu durum, sarf ettiğimiz emeğin karşılıksız kalması gibi istenmeyen bir sonuca yol açabiliyor. Bu nedenle, mesleki pratiğimizde haklı azle yol açabilecek durumlard...

Sosyal Medya Platformlarının Dolandırıcılık İçeriklerinden Sorumluluğunda Yeni Stratejiler

Dijitalleşmenin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bu dönemde, sosyal medya platformları modern agoralar haline geldi. Ancak bu yeni kamusal alanlar, ne yazık ki organize dolandırıcılık faaliyetleri için de verimli bir zemin oluşturuyor. Ünlülerin kimliklerini taklit eden sahte yatırım reklamları, "deepfake" teknolojisiyle inandırıcılığı artırılmış aldatmacalar ve kısa yoldan zengin olma vaatleri, her gün sayısız müvekkilimizin birikimlerini ve psikolojilerini hedef alıyor. Mağdurlar kapımızı çaldığında, hukuken yapabileceklerimizin bu yeni nesil haksız fiiller karşısında ne kadar yeterli olduğu ise ciddi bir tartışma konusu. Yaptığım kapsamlı bir araştırmada, sosyal medya platformlarının bu tür dolandırıcılık içeriklerinden doğan sorumluluğuna ilişkin küresel eğilimleri ve Türk hukukunun bu denklemdeki yerini karşılaştırmalı bir perspektifle ele aldım. Bu çalışmanın sonuçları, Türk avukatları olarak bizlere hem mevcut durumu anlama hem de müvekkillerimizin haklarını savu...

Yargıtay İBGK: Emekli Maaşına Banka Blokesi 'Serbest''

Hukuk camiasında uzun zamandır tartışmalı olan konu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun (YİBGK) 21 Mart 2025 tarihli kararıyla çözüldü. Ancak bu çözüm, beraberinde yeni ve derin bir tartışmayı alevlendirdi: Bankalar, kredi sözleşmesinde alınan bir rızaya dayanarak emeklinin maaş hesabına doğrudan bloke koyabilecek. Yıllardır Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulu arasında süregelen çelişkili kararlar böylece son buldu; fakat varılan sonuç, sosyal devlet ilkesi ve tüketicinin korunması adına endişe verici bir tablo çiziyor. Peki, Yargıtay bu karara nasıl ulaştı ve bu karar emekliler ile hukuk sistemi için ne anlama geliyor? Kararın Temeli: "Bu Bir Haciz Değil, Sözleşmenin İfasıdır" YİBGK'nın çoğunluk görüşünün temel dayanağı, yapılan işlemin hukuki niteliğine ilişkin getirdiği ayrımdır. Karara göre bankanın, emeklinin maaş hesabından yaptığı kesinti bir "cebri icra" faaliyeti, yani bir haciz işlemi değildir. Bu, tarafların kredi söz...

Avukat İletişiminde İlk Temasın Stratejik Önemi

 Bir avukat için mesleki başarının temel gerekliliklerinden biri, şüphesiz ki hukuki bilgi ve deneyimdir. Ancak bu yetkinliklerin müvekkile ne kadar etkin bir şekilde aktarılabildiği, genellikle göz ardı edilen o ilk birkaç dakikaya, yani "ilk temas" anına bağlıdır. Bu an, sadece bir tanışma merasimi değil, aynı zamanda kurulacak olan tüm mesleki ilişkinin temelinin atıldığı, güvenin tohumlarının ekildiği ve iletişimin tonunun belirlendiği kritik bir psikolojik evredir. Bu ilk anı doğru yönetmek, tesadüflere bırakılamayacak kadar önemli, stratejik bir mesleki beceridir. İlk İzlenimin Psikolojik Gücü: Neden Bu Kadar Belirleyici? İnsan beyni, karmaşık sosyal durumları hızla anlamlandırmak için zihinsel kısayollar kullanır. Bu durum, ilk temas anında devreye giren güçlü psikolojik etkilerle kendini gösterir: Öncelik Etkisi: İnsanlar, bir kişi veya durum hakkında ilk öğrendikleri bilgilere, sonradan edindikleri bilgilere kıyasla daha fazla ağırlık verirler...

Anayasa Mahkemesi'nden Enflasyon Karşısında Yıllardır Eriyen Alacaklar İçin 'Pilot' Darbe: Meclis'e Tarihi Çağrı

Türkiye'de yıllardır süren bir hukuki ve ekonomik kangren var: Davayı kazansanız bile, hakkınız olan parayı yıllar sonra elinize aldığınızda, yüksek enflasyon karşısında bir hiç olması. Alacaklıların kâğıt üzerinde haklı, kasada ise mağdur olduğu bu adaletsiz döngü, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği tarihi Caner Şafak kararıyla bir düzene girer mi dersiniz? Yüksek Mahkeme, bu sorunu münferit bir dava olarak görmeyip, sistemin kendisinden kaynaklanan bir “yapısal bozukluk” olarak tescil etti ve çözümü için “pilot karar” usulüyle topu doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) attı. Bu karar, sadece bir hak ihlalini tespit etmekle kalmıyor, aynı zamanda yasama organına anayasal bir görev yüklüyor ve Türk hukukunda yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Sorun Neydi? Adaletin Gecikmesi ve Enflasyonun Yıkımı Hikâye tanıdık. Bir alacaklı, hakkını alabilmek için 2010 yılında icra takibi başlatıyor. Yargı süreçleri uzuyor, davalar yıllar sürüyor ve nihayet 2020’de, yani on yıl son...

Anayasa Mahkemesi’nin 2025/137 Sayılı Kararı Işığında Kanuni Düzenleme Önerisi

Medeni usul hukuku, maddi hukukun uygulanmasını sağlayan kurallar bütünü olarak, bir yandan uyuşmazlıkların en az giderle ve makul sürede çözülmesini temin etmeyi hedeflerken, diğer yandan taraflara anayasal güvencelerle donatılmış adil bir yargılanma zemini sunmakla mükelleftir. Bu iki temel amaç arasında hassas bir denge kuran kurumlardan biri de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 166. maddesinde düzenlenen davaların birleştirilmesidir. Usul ekonomisi ve çelişkili kararların önlenmesi gibi önemli işlevler gören bu kurum, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 17/6/2025 tarihli ve E. 2024/237, K. 2025/137 sayılı kararıyla yeniden ve bu defa anayasal bir perspektiften tartışmaya açılmıştır. İnceleme konusu kararın odağında, HMK m. 166(1) uyarınca, aynı yargı çevresindeki aynı düzey ve sıfattaki mahkemelerde açılmış bağlantılı davalarda, ikinci davanın açıldığı mahkemenin verdiği birleştirme kararının, ilk davanın görüldüğü mahkeme için bağlayıcı olmasını öngören "...ve bu karar,...

Avukatlık Reklam Yasağı: Mesleği Koruyan Kalkan mı, Gelişimi Engelleyen Pranga mı?

Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) 9 Ağustos 2024'te Reklam Yasağı Yönetmeliği'nde yaptığı son değişiklikle, yasağı ihlal eden avukatlara yönelik "uyarı yazısı" uygulamasını kaldırıp "derhal ve re'sen disiplin soruşturması" yolunu açması, meslek camiasında önemli bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Bu adım, TBB'nin mevcut yasakçı tutumunu daha da sertleştirdiğini ve dijital çağın getirdiği yeni iletişim dinamiklerine karşı adaptasyon yerine katı bir kontrol mekanizmasını tercih ettiğini gösteriyor. Peki, bu katı yasaklama rejimi, gerçekten mesleğin onurunu ve kamu hizmeti niteliğini koruyor mu, yoksa genç avukatların önünü tıkayan, vatandaşın adalete erişimini zorlaştıran ve mesleği çağın gerisinde bırakan bir prangaya mı dönüşüyor? Mevcut Sistem: Kamu Hizmeti İdeali ve Dijital Gerçeklik Arasındaki Makas Türk hukuk sistemindeki reklam yasağının felsefi temeli, Avukatlık Kanunu'nun mesleği bir "kamu hizmeti" olarak tanımlamasına ...

Avukatların Trajikomik Yapay Zekâ Maceraları

Hukuk dünyası, teknolojinin sunduğu yeniliklere her zaman temkinli bir merakla yaklaşmıştır. Ancak son birkaç yıldır hayatımıza giren üretken yapay zekâ, bu merakı tehlikeli bir aceleciliğe dönüştürdü; verimlilik vaadi ise kimi meslektaşlarımızın gözünü kamaştırmış gibi görünüyor. Özen, doğruluk ve eleştirel düşünce gibi mesleğimizin temel ilkeleri bir kenara itilince; teknolojiye sorgusuz sualsiz sarılan meslektaşlar nedeniyle dünyanın dört bir yanına yansıyan ibretlik olaylar ardı ardına yaşanmaya başladı. Perde Bir: Yalancı Çoban Vakası Her şey New York'ta, bir yolcunun havayolu şirketine açtığı sıradan bir yaralanma davasıyla başladı. Avianca Havayolları, davanın zaman aşımına uğradığını iddia edince, davacı avukatı Steven A. Schwartz, bu iddiayı çürütecek emsal kararlar bulmak için kolları sıvadı. Geleneksel hukuk veritabanlarında aradığını bulamayınca, modern zamanların sihirli lambası olarak gördüğü ChatGPT'ye başvurdu. Yapay zekâ, kendinden emin, cömert bir cin gi...

Prof. Dr. Erdal Onar’a Saygıyla: Amfiden Ekrana 32 Yıllık Bir Hukuk Dersi

Zamanın akışı ne tuhaf... Bazen bir ömür gibi gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya dek geçer. Tıpkı, Prof. Dr. Erdal Onar ile ilk dersimizi dün gibi hatırladığım 1993 sonbaharından bugüne geçen 32 yıl gibi. 1993 yılının sonlarında, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi henüz yeni açılmıştı; kendine ait bir binası bile yoktu. Eğitim Fakültesi’nin içinde, emanet bir tabela ve bir derslikle eğitim hayatımıza başlamıştık. Çoğunluğu Ankara Hukuk’tan gelen hocalarımız, fakültenin bu ilk adımlarında hiçbir acemiliğe izin vermediler. Ankara Hukuk'ta ne anlatılıyorsa, sınavlarında ne soruluyorsa biz de aynısını gördük; bize aynı emek ve içtenlikle yaklaştılar. Nice değerli hocamız arasında, adını her zaman saygı ve özlemle andığım Erdal Hocam'a kalbimde ve hatıralarımda daima en güzel köşeyi ayırmışımdır. Kendisi de anayasa hukukçusu olan eşime sık sık, "Keşke birkaç dersini izlesen... Ne muhteşem bir insan! Havası, duruşu, tarzı bambaşka, mutlaka feyz almalısın," demişimd...