Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye Varlık Fonu (TVF) iptal kararı analizi. Hukuk devleti, Sayıştay denetimi ve belirlilik ilkesi ışığında 2025/133 sayılı kararın hukuki değerlendirmesi.
Anayasa Mahkemesi’nin 5 Aralık
2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 17/6/2025 tarihli, E.2022/91,
K.2025/133 sayılı kararı, bu denge arayışında önemli bir hukuki rehber
niteliğindedir. Yüksek Mahkeme, TVF ve iştiraklerine tanınan bazı geniş
kapsamlı muafiyetleri, hukuk devleti ilkesi ve denetim mekanizmaları açısından
değerlendirerek, yasa koyucuya yeni bir perspektif sunmuştur.
Hukuki Belirlilik İlkesi ve
Muafiyetin Sınırları
Karara konu olan düzenlemelerden
biri, 6741 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle TVF ve bağlı şirketlerinin, kamu
kurumlarına uygulanan genel mevzuat ve kısıtlamalardan istisna tutulmasını
öngörmekteydi. Buradaki temel hukuki sorun, söz konusu istisnanın sınırlarının
net çizgilerle belirlenmemiş olmasıydı.
Anayasa Mahkemesi, kararında
"hukuk devleti" kavramının ayrılmaz bir parçası olan
"belirlilik" ilkesine vurgu yapmıştır. Mahkemeye göre; bir kamu tüzel
kişisinin hangi kurallara tabi olmayacağı belirtilirken, bunun yerine hangi
kurallara tabi olacağının veya bu boşluğun nasıl doldurulacağının da
öngörülebilir olması gerekir.
Düzenlemenin iptal gerekçesinde,
TVF’nin klasik bir Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) yapısından farklılaştığı kabul
edilmekle birlikte, bu farklılığın tabi olunacak hukuk rejiminde bir
belirsizliğe yol açmaması gerektiği ifade edilmiştir. Zira hukuk devletinde
idarenin eylem ve işlemleri, hem vatandaşlar hem de idarenin kendisi için
öngörülebilir bir zemine oturmalıdır. Bu yönüyle karar, bir engellemeden
ziyade, mevzuatın daha sağlam bir hukuki temele oturtulması uyarısı olarak
okunmalıdır.
Kamusal Kaynakların Denetimi
ve Anayasa’nın 165. Maddesi
Kararın en dikkat çekici
bölümlerinden biri de denetim mekanizmalarına ilişkindir. Dava konusu düzenleme
ile TVF bünyesindeki şirketler; Sayıştay Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve KİT’lerin
TBMM tarafından denetlenmesini düzenleyen mevzuattan (3346 sayılı Kanun) muaf
tutulmuştu.
Mahkeme, TVF’nin bünyesindeki
varlıkların kamusal niteliğini göz önünde bulundurarak, bu şirketlerin
Anayasa’nın 165. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu madde, kamu sermayeli kuruluşların Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
tarafından denetlenmesini anayasal bir zorunluluk olarak düzenler.
Yüksek Mahkeme’nin tespiti şudur:
Mevcut denetim kanunları (6085 ve 3346 sayılı kanunlar) devre dışı
bırakılırken, bunların yerini dolduracak ve parlamenter denetimi etkin kılacak
alternatif bir mekanizma ihdas edilmemiştir. Bağımsız denetim raporlarının
varlığı, anayasal bir zorunluluk olan TBMM denetiminin ikamesi olarak
görülmemiştir. Dolayısıyla iptal kararı, denetimi zorlaştırmak değil, bilakis
anayasal meşruiyetini güçlendirmek adına atılmış bir adım olarak
değerlendirilmelidir.
Sonuç ve Değerlendirme
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı,
yasama organı için yol gösterici bir nitelik taşımaktadır. Karar, devletin
ekonomik faaliyetlerinde hız ve verimlilik arzusunu reddetmemekte; ancak bu
hedeflere ulaşılırken "şeffaflık", "hesap verebilirlik" ve
"hukuki belirlilik" ilkelerinden taviz verilmemesi gerektiğini
hatırlatmaktadır.
Önümüzdeki süreçte yapılması
gereken; TVF ve benzeri yapıların özel hukuk dinamikleriyle uyumlu çalışmasını
sağlarken, aynı zamanda TBMM adına yapılacak denetimi ve tabi oldukları hukuk
rejimini netleştiren, anayasal standartları karşılayan yeni bir yasal
çerçevenin oluşturulmasıdır. Bu yaklaşım, hem kurumların itibarını
güçlendirecek hem de hukuk güvenliğini tahkim edecektir.

Yorumlar