Her avukat, her hukuk fakültesi öğrencisi ve mesleğe yeni adım atmış her genç, son yıllarda giderek ağırlaşan rekabeti ve daralan ekonomik alanı derinden hissediyor. Büro giderleri, müvekkil bulma zorluğu gibi günlük endişeler, aslında çok daha büyük ve temel bir sorunun günlük hayata olan yansımaları. G20 ülkelerinin hukuk piyasalarını karşılaştırmak için yaptığım araştırma, bu hissiyatı somut verilerle ortaya koyuyor ve Türkiye'deki avukatların içinde bulunduğu durumu çarpıcı bir netlikle tanımlıyor: Türk avukatlığı, "yüksek rekabet, düşük fırsat" olarak özetlenebilecek bir baskı alanında faaliyet gösteriyor.
Bu durum, iki temel veriye
dayanıyor: Piyasadaki avukat yoğunluğu ve her avukata düşen ekonomik pazarın
küçüklüğü.
Sorun 1: Popülist Politikalar ve Kontrolsüzce Artan Rekabet
Türkiye, avukatlık hizmetleri
piyasası doygunluğu açısından G20'nin en rekabetçi ülkelerinden biri. Ülkemizde
her bir avukata sadece 461 kişi düşüyor. Bu oran, bizi ABD, Birleşik Krallık ve
Almanya gibi rekabetin yoğun olduğu ülkelerle aynı gruba sokuyor. Asıl endişe
verici olan ise bu noktaya ne kadar hızlı geldiğimiz. On yıl öncesine kadar 899
olan bu sayının bu kısa sürede neredeyse yarı yarıya düşmesi, piyasadaki
baskının boyutunu gözler önüne seriyor.
Bu tablonun arkasındaki temel
nedenlerden biri, "her ile bir üniversite" gibi popülist
yaklaşımlarla ülkenin gerçek hukukçu ihtiyacı ve akademik altyapısı
gözetilmeden, plansızca açılan hukuk fakülteleridir. 2024 itibarıyla Türkiye ve
KKTC'de toplam 92 hukuk fakültesi bulunmakta ve bu fakülteler her yıl yaklaşık
16 bin mezun vermektedir. Türkiye Barolar Birliği (TBB) verilerine
göre 31 Aralık 2024 itibarıyla avukat sayısı 199.142'ye ulaşmış durumda ve bu
gidişatla 4 yıl içinde sayının 280 bine çıkacağı öngörülüyor. Bu niceliksel
patlama, yeterli sayıda nitelikli öğretim üyesi olmadan gerçekleştiği için,
eğitim kalitesinde ciddi bir düşüşe yol açmıştır.
Sorun 2: Daralan Ekonomik
Fırsatlar ve "İşçileşme"
Yoğun rekabet, eğer paylaşılan
ekonomik pasta yeterince büyükse yönetilebilir bir durum olabilirdi. Ancak
"avukat başına düşen GSYİH" verisi, Türkiye'nin bu alanda da G20'nin
alt sıralarında yer aldığını gösteriyor. Türkiye'de her avukatın teorik olarak
erişebileceği ulusal ekonomik büyüklük yaklaşık 6.02 milyon dolar. Bu rakam,
Japonya'daki 91.84 milyon dolar veya Almanya'daki 27.30 milyon dolarla
karşılaştırıldığında, Türk avukatların içinde bulunduğu fırsat havuzunun ne
kadar sınırlı olduğu açıkça görülüyor.
Bu durum yalnızca daha az kazanç
anlamına gelmiyor; aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin daha çok anlaşmalı
boşanma, küçük alacak takibi gibi basit ve düşük ücretli hukuki hizmetler
etrafında yoğunlaştığına işaret ediyor. Özellikle genç avukatlar, adeta bir
"emek sömürüsü" ile karşı karşıya kalmakta ve "işçileşme"
süreci yaşamaktadır. Örneğin, İstanbul Barosu'nun 2024 için tavsiye ettiği en
az ücretin aylık 35.000 TL olmasına rağmen birçok genç avukatın bu ücretlerin
çok altında hatta asgari ücret altında “serbest meslek” görünümünde ve
sigortasız çalışmak zorunda kaldığı bilinen bir gerçektir.
Sonuç: HMGS'nin Etkileri ve
Gerçekler
Bu iki kritik veri birleştiğinde,
Türkiye hukuk hizmetleri piyasasının neden "baskı alanı" olarak
tanımlanan en zorlu kategoride yer aldığı netleşiyor. Hukuk Mesleklerine Giriş
Sınavı'nın (HMGS) ilk uygulama sonuçları, bu tabloyu acı bir şekilde teyit
etmiştir. Eylül 2024'te yapılan ilk HMGS'ye giren 9.142 adaydan sadece
%42,67'si 70 puan barajını geçebilmiştir. İdari Yargı Ön Sınavı'ndaki başarı
oranı ise %1,2 gibi vahim bir seviyede kalmıştır. 27 Nisan 2025'te yapılan
ikinci HMGS'de ise başarı oranı büyük ölçüde azalarak %23,8 olarak
gerçekleşmiştir. Bu düşük oranlar, hukuk fakültelerinden mezun olan adayların
önemli bir kısmının, meslek için gerekli asgari yeterliliği karşılayamadığını
göstermektedir.
Yukarıdaki tablonun Türk
avukatlar için net sonuçları var:
- Özellikle basit ve standart hizmetlerde ücretler
üzerinde rekabet baskısı oluşuyor.
- Yüksek değerli işleri yürüten küçük bir kesim ile
düşük değerli işler için rekabet eden geniş kitle arasındaki gelir farkı
her geçen gün artıyor.
- Avukatlar, bu rekabetten sıyrılmak için niş
alanlarda uzmanlaşmak zorunda kalıyor.
- Mesleğe yeni başlayanlar için ciddi bir istihdam ve
güvencesizlik sorunu ortaya çıkıyor.
HMGS Tek Başına Çözüm mü? İki
Kutuplu Meslek ve Uluslararası Dersler
HMGS, gecikmiş de olsa gerekli
bir adım olmasına rağmen, tek başına bir çözüm değildir. Sınavın 24 Ekim
2019'dan önce fakülteye girenleri kapsamaması, "kazanılmış haklar"
adı altında meslek içinde fiili bir ayrım yaratmıştır. Sınavla mesleğe giren
yeni nesil avukatlar, hem zorlu bir sınavı aşmak hem de zaten doygun olan ve
büyük bir kısmı sınavsız girmiş meslektaşlarının bulunduğu bir piyasada rekabet
etmek zorunda kalacaktır.
Uluslararası örnekler de bize yol
göstermektedir. Almanya ve Fransa gibi ülkelerde sınavlar, sadece teorik
bilgiyi ölçen bir eleme aracı değil, aynı zamanda pratik becerileri kazandıran,
denetlenen ve ücretli staj süreçlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye'de ise
HMGS, kalitesizliği sıkça eleştirilen staj sisteminden kopuk bir ön eleme
sınavı olarak durmaktadır. Güney Kore örneği ise daha çarpıcıdır; mevcut sınav
sistemi gevşetilerek avukat sayısı hızla artırıldığında, adalete erişim
kolaylaşsa da avukatlar arasında yıkıcı bir rekabetin ve disiplin sorunlarında
ciddi bir artışın yaşandığı görülmüştür.
Geleceğe Bakış: Çözüm Nerede?
Mevcut durum devam ettiği sürece,
yani avukat sayısı artışı ekonomik büyümeyle dengelenmez ve yüksek değerli
işlerde benzer bir büyüme yaşanmazsa, içinde bulunduğumuz baskının daha da
yoğunlaşması kaçınılmazdır.
Bu veriler ışığında, hukuk
eğitimi politikaları, mesleğe kabul standartları ve staj sisteminin yeniden
yapılandırılması gibi konuların artık ertelenemeyecek kadar önemli olduğu
ortadadır. Devlet üniversitelerinde hukuk kontenjanlarının düşürülmesi,
gerçekçi ve somut bir adımdır. Ancak vakıf üniversitelerinin kontenjanlarına
dokunulmaması gözden kaçmamıştır. Atılan olumlu adımlara rağmen bu adımların
kararlı bir şekilde devam ettirilmemesi halinde mesleğin sürdürülebilirliği ve ekonomik
geleceği ciddi bir tehlike altına girecektir.
Kaynak:
Demir, Şamil. “Türkiye'de hukuk
mesleklerine giriş sınavı (HMGS) uygulamasındaki gecikmenin avukatlık
piyasasına etkileri: karşılaştırmalı bir analiz ve gelecek perspektifleri”, 24
Mayıs 2025. https://doi.org/10.5281/zenodo.15504185.

Yorumlar