Hukuk, tarih boyunca insan muhakemesinin en sofistike biçimlerinden birini temsil etmiştir. Bir davada emsal aramak, benim neslim için kütüphanede yan yana yeşil Yargıtay Kararları dergilerini tek tek elden geçirmekle yapılırdı. Bugünkünden öte bu faaliyette fiziksel bir çaba da vardı. Hızlı tarama sonunda ayrılan dergiler ise daha ayrıntılı okunur, yüzlerce içtihat arasından doğru kararı bulmak, gerekçelerinin ince nüanslarını yakalamak için yoğun çaba sarf edilirdi. Bunlar hala avukatlık mesleğinin özünü oluşturan en temel zihinsel faaliyetlerdir.
Geleneksel dijital hukuk veri tabanları, aslında gelişmiş
birer kelime arama motorundan ibarettir. Avukat, "taşınmaz satışında
ayıp" gibi anahtar kelimeleri girer ve sistem, bu kelimelerin en yoğun geçtiği
kararları başa aşarak tüm kararları listeler. Bu, kütüphane raflarında
gezinmekten kesinlikle daha hızlıdır; ancak esasen aynı mantığın
dijitalleştirilmiş halidir. Avukatın hâlâ yüzlerce, bazen binlerce sonucu tek
tek okuması, hangilerinin kendi davasının olgularıyla gerçekten ilgili olduğunu
ayırt etmesi, zaman içindeki içtihat değişikliklerini dikkatle takip etmesi
gerekir. Başarı çoğunlukla kullanılan sistemin veri tabanı zenginliğine değil,
avukatın sabır ve tecrübesine bağlıdır.
Aramadan Diyaloğa: Yeni Nesil Hukuk Teknolojileri
Yapay zeka tabanlı platformların getirdiği devrimse tam da
bu noktada başlıyor. Bu yeni nesil sistemler, avukatın bir "arama
kutusuna" anahtar kelimeler yazmasını değil, bir meslektaşıyla konuşur
gibi sorununu anlatmasını istiyor. Doğal dil işleme teknolojileriyle donatılmış
bu sistemler, artık sadece kelime eşleştirmesi yapmıyor. Küresel ölçekte
Thomson Reuters'ın CoCounsel ve LexisNexis'in Lexis+ AI gibi hizmetleri bu
alana öncülük ederken, Türkiye'de ise Dejure.ai'nin içtihat analizi
yapan ve HukukChat'in doğal dilde hukuki soruları yanıtlayan sistemleri
gibi öncü yerli uygulamalar bu dönüşüme dahil oluyor.
Bu platformlar, avukatın; "Müvekkilimin iş
sözleşmesi, işverenin ekonomik zorlukları gerekçe gösterilerek feshedildi.
Ancak, aynı dönemde başka bir departmana yeni işe alım yapıldığını biliyoruz.
Bu durumun 'feshin son çare olması' ilkesine aykırılığına dair güncel Yargıtay
9. Hukuk Dairesi kararları nelerdir?" gibi karmaşık bir sorusunu
anlayabiliyor, sorunun hukuki bağlamını kavrayabiliyor ve en ilgili
içtihatları, hatta ilgili kanun maddelerini gerekçeleriyle birlikte
önceliklendirerek sunabiliyor.
Daha da önemlisi, bu sistemler avukatın önüne sadece içtihat
getirmekle kalmıyor; içtihatlar arasındaki ilişkileri, zaman içindeki
değişimleri ve eğilimleri analiz edebiliyor. Örneğin, belirli bir Yargıtay
dairesinin son iki yılda aynı konudaki yaklaşımının değişip değişmediğini,
hangi argümanların hangi başarı oranlarıyla sonuçlandığını, benzer olguların
farklı dairelerce nasıl değerlendirildiğini bir rapor halinde sunabiliyor.
Geleneksel sistemlerde avukatın haftalar sürecek analitik çalışmasını, yapay zeka
dakikalar içinde tamamlayabiliyor.
Web tabanlı olmaları ise başka bir boyut ekliyor: Anlık
güncelleme. Eski yazılımlar aylık, daha gelişmiş versiyonlar ise günlük olarak güncellenen
sabit veri tabanlarıyla çalışırken, bulut tabanlı yapay zeka sistemleri, yeni
kararları neredeyse gerçek zamanlı olarak entegre edebiliyor. Bir Yargıtay
kararının yayımlanmasından saatler sonra, sistem bu kararı öğrenmiş, analiz
etmiş ve ilgili içtihat ağına yerleştirmiş olabiliyor. Bu, hukuk araştırmasında
"güncel bilgi" kavramını yeniden tanımlıyor.
Değişen Değerler ve Yeni Riskler
Ancak bu teknolojik sıçramanın avukatlık mesleği üzerindeki
etkisi çok yönlü ve dikkatle ele alınmalı. İlk gözlem yapay zekânın avukatlar
arasındaki bilgi uçurumunu kapattığı. Eskiden kıdemli bir avukatın yıllar
içinde edindiği içtihat bilgisi ve arama becerisi, genç bir meslektaşa karşı
belirleyici bir üstünlük sağlıyordu. Şimdi ise yapay zekâ destekli bir sistem
kullanan genç bir avukat, deneyimli meslektaşıyla neredeyse aynı içtihat
havuzuna ve analitik desteğe anında erişebiliyor. Bu, mesleği bir anlamda
demokratikleştirirken, avukatlık tecrübesinin tanımını da değiştiriyor.
Burada kritik soru şu: Eğer içtihat ve mevzuat bilgisine ve
analizine erişim artık bir kolay erişilebilir bir meta haline geldiyse,
avukatın asıl değeri nerede yatıyor? Cevap, muhakeme derinliğinde, stratejik
yaratıcılıkta ve insani faktörlerde. Yapay zekâ, hangi içtihatların ilgili
olduğunu söyleyebilir; ama bir içtihadın neden o şekilde oluştuğunu, hangi
toplumsal veya ekonomik dinamiklerin karar sürecini etkilediğini, dairenin
dünya görüşünün sonuca nasıl yansıdığını tam olarak kavrayamaz. Müvekkilin anlattığı
hikayedeki insani dramı hissedemez, bir arabuluculuk müzakeresinde karşı
tarafın beden dilini okuyamaz, duruşma salonunda hakimi ikna edecek söylemi
belirleyemez.
Dolayısıyla endişeye gerek yok; yapay zekâ, avukatın yerini
almıyor; ama avukatlığın tanımını köklü biçimde değiştiriyor. Başarılı avukat,
artık en çok içtihat bilen ya da en hızlı arayan değil, teknolojinin sunduğu
ham veriyi en etkili şekilde yorumlayabilen, bağlama oturtabilen ve yaratıcı
hukuki stratejilere dönüştürebilen kişi olacak. Yapay zekâ, avukata muazzam bir
zaman kazandırarak bir haftayı bir güne sıkıştıracak. Ancak bu kazanılan zamanı
nasıl kullanacağı, avukatın mesleki kimliğini belirleyecek: Daha derin analiz,
müvekkille daha kaliteli iletişim, daha yaratıcı çözümler için mi, yoksa daha
fazla niteliksiz iş ve yüzeysel çalışma için mi?
Öte yandan, teknolojik bağımlılığın yarattığı riskler de
ciddiye alınmalı.
- "Kara
Kutu" ve Mesleki Sorumluluk: Geleneksel sistemlerde arama mantığı
şeffaftı. En çok arama kelimesi içeren içtihatlar en baştaydı. Yapay zekâ
sistemlerinde ise, algoritmanın bir sonucu neden önceliklendirdiği çoğu
zaman anlaşılamaz bir "kara kutu" halinde kalıyor. Eğer sistem
hatalı bir analiz sunuyorsa veya önemli bir içtihadı gözden kaçırıyorsa,
bunun sorumluluğu doğrudan avukata ait olacaktır.
- Yapay
Zekâ Halüsinasyonları: Özellikle üretken yapay zeka modellerinin,
ABD'de yaşandığı gibi, gerçekte var olmayan davalar ve içtihatlar
uydurabildiği kanıtlanmıştır. Bu durum, sadece bir teknoloji hatası değil,
aynı zamanda adaleti yanıltma ve ciddi mesleki yaptırımlarla sonuçlanabilecek
bir etik felakettir.
- Önyargıların
Güçlendirilmesi: Algoritmalar, eğitildikleri veri setlerindeki (geçmiş
mahkeme kararlarındaki) mevcut önyargıları devralabilir. Geçmiş kararlar
belirli gruplara karşı sistematik bir eğilim taşıyorsa, yapay zeka bu
eğilimleri tespit edemez; aksine, bu yanlı sonuçları "normal" ve
"beklenen" olarak sunarak mevcut adaletsiz söylem ve eğilimi
pekiştirebilir.
Sonuç: Muhakeme Devredilemez
Sonuç olarak, yapay zekâ tabanlı ve web destekli içtihat
arama sistemleri, geleneksel dijital platformların ötesinde niteliksel bir
sıçrama sunuyor. Sadece hız ve erişim kolaylığı değil; anlama, önceliklendirme,
analiz ve tahmin kapasitesiyle hukuk pratiğini dönüştürüyorlar. Ancak bu
araçların avukatlık mesleğine gerçek katkısı, onların nasıl kullanıldığıyla
belirlenecek.
Avukat, yapay zekayı bir yardımcı pilot olarak gördüğü, ama
uçağın kaptanının kendisi olduğunu unutmadığı ve nihai muhakeme yetkisini
devretmediği sürece, bu teknoloji adaleti daha erişilebilir ve etkili
kılacaktır. Aksi takdirde, hukuk salt bir veri işleme faaliyetine
indirgenebilir ve mesleğin özünü oluşturan insani muhakeme, etik sorumluluk ve zamanın
gerekliliklerine uygun yeni ihtiyaçları karşılayan yaratıcı ve itici düşünme
tarzı körelebilir. Bu da hukukun yorum ve gelişimini kısıtlayıcı etki gösterir.
Hukuk, hiçbir zaman sadece ne karar verildiğiyle ilgili olmamıştır; neden, nasıl ve hangi değerler adına verildiğiyle de ilgilidir. Yapay zekâ bu soruları cevaplamaya yardımcı olabilir; ama asla onları soran, sorgulayan ve yanıtlayan insan aklının yerini alamaz.

Yorumlar