Teknoloji dünyası, geçtiğimiz günlerde Tech Times tarafından duyurulan önemli bir haberle çalkalandı: ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI, platformun kullanım politikalarında köklü bir değişikliğe gitti. 29 Ekim 2025'te yürürlüğe giren bu yeni politika ile ChatGPT'nin artık lisans gerektiren profesyonel alanlarda –özellikle de hukuk, sağlık ve finans gibi kritik konularda– danışmanlık "almak için kullanılması" resmen yasaklandı.
İlk bakışta bu gelişme, yapay zekânın (YZ) yeteneklerine dair bir geri adım yahut olumsuz bir gelişme gibi görünebilir. "Robot avukat" hayallerini belirsiz bir süreliğine ve belki de tamamen rafa kaldıran bu karar, aslında teknolojinin bir başarısızlığı değil, tam aksine mesleki sorumluluğun ve etik öngörünün bir zaferidir. Bu durum aslında üretken yapay zekânın ilk kontrolsüz "Vahşi Batı" döneminin sonunu ve daha olgun, daha sorumlu bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.
Daha da önemlisi, OpenAI'nin bu adımı, dünya genelindeki
hukukçuların, baroların ve akademisyenlerin yıllardır dile getirdiği
endişelerin ne kadar haklı olduğunun teknoloji devi tarafından zımnen kabul
edilmesidir. Bu politika, bir teknoloji şirketinin hukuki risklerden kaçınma
hamlesi olduğu kadar, avukatlık mesleğinin temel ilkelerinin –özen yükümlülüğü,
gizlilik ve hesap verebilirlik– ne kadar vazgeçilmez olduğunu da kabul eden
sorumlu bir adımdır.
Geri Adımın Arkasındaki Gerçekler
OpenAI'nin bu kararı almasının ardında yatan nedenler,
teknolojinin doğasındaki temel kusurların bir itirafı niteliğindedir. En başta,
Büyük Dil Modelleri’nin “halüsinasyon görme” eğilimi geliyor; yani, son derece
ikna edici bir dille tamamen uydurma bilgiler, sahte içtihatlar ve gerçek dışı
argümanlar üretebilme potansiyeli, bu sonucu doğurdu. Maalesef halüsinasyon
görme riski yapay zekâ modelleri açısından hemen düzeltilebilecek basit bir
hata değil, teknolojinin mevcut yapısının bir parçasıdır.
Bu riskin ne kadar somut olduğunu, basına yansıyan birçok
olayda gördük. Üstelik bu olayların kahramanları hukuki sorununa hap çözümler
arayan sıradan vatandaşlar değil doğrudan avukatlardı. ABD'deki birçok davada avukatların,
ChatGPT'nin ürettiği ve aslında var olmayan içtihatlara atıfta bulunan dilekçeleri
mahkemeye sunmaları, mesleki yaptırımlarla sonuçlandı. Bu trajikomik örnekler
teknolojinin cazibesinin sadece sıradan insanları değil kolaycı avukatları da
etkisine çabucak aldığını gösterdi. Bu
vakalar YZ’nin hukuki mütalaa söz konusu olduğunda tek başına güvenilir bir
hukuki kaynak olamayacağının ve insan denetiminin yerini alamayacağının canlı
bir kanıtı oldu. Sorun yapay zekâ kullanımı değil, yapay zekanın çıktılarına
körü körüne güvenilmesiydi.
Buna ek olarak, avukat-müvekkil mahremiyeti gibi mesleğin en
temel yükümlülüğü de tehlikedeydi. Halka açık YZ modellerine girilen her türlü
bilgi, potansiyel olarak şirketin veri tabanının bir parçası haline gelebilir
ve bu da meslek sırrı saklama yükümlülüğünün feci şekilde ihlal edilmesi
anlamına gelebilir. Zira daha geçen ağustos ayında ChatGPT sorgularının bir
hata nedeniyle Google tarafından arama motorlarında görülebilecek şekilde
indekslenmesi skandalı bu riski açıkça gündeme getirmiştir. Arka plandaki bu
politika değişikliğinin son ve en önemli nedeni, yanlış bir hukuki tavsiye
nedeniyle ortaya çıkabilecek devasa tazminat davalarının, artık kâr amacı güden
bir yapıya dönüşen OpenAI için yönetilemez bir risk oluşturmasıdır.
Kısacası OpenAI, "Ben bir avukat değilim, sadece gelişmiş bir kelime işlemciyim" diyerek sorumluluğu ve görevi, olması gereken yere, yani profesyonel kullanıcının ellerine geri bıraktı.
Vatandaşın Durumu
Madalyonun
diğer yüzünde ise, sıradan kullanıcıların durumu var: Artık onlar da, kullanıcı
sözleşmesine aykırı sorgulamaları neticesinde elde ettikleri hatalı sonuçları
veya uğradıkları zararları gerekçe göstererek ChatGPT’yi sorumlu
tutamayacaklar.
Küresel Hukuk Camiasının Haklı Çıkışı
Bu politika değişikliğinin en çarpıcı yanı, Amerikan Barolar
Birliği'nden (ABA) Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi'ne (CCBE) ve
Birleşik Krallık'taki Law Society'ye kadar dünyanın dört bir yanındaki hukuk
otoritelerinin yıllardır yaptığı uyarılarla neredeyse birebir örtüşmesidir.
Bu kurumların yayınladığı rehberler ve etik görüşler, üç
temel ilke etrafında birleşiyordu:
- Yetkinlik
ve İnsan Denetimi: Avukatlar, kullandıkları teknolojinin risklerini ve
sınırlarını anlamakla yükümlüdür. YZ bir araçtır, asla nihai karar verici
olamaz. Üretilen her bilginin, bir insan profesyonel tarafından titizlikle
doğrulanması esastır.
- Gizlilik:
Müvekkil verilerinin gizliliği kutsaldır. Halka açık YZ sistemlerine
hassas bilgilerin girilmesi, affedilemez bir mesleki ihlaldir.
- Hesap
Verebilirlik: Sonuç ne olursa olsun, sorumluluk yapay zekâya değil,
onu kullanan avukata aittir.
OpenAI'nin yeni kullanım politikası, tam da bu ilkeleri
yansıtıyor. Şirket, artık kullanıcılarını sözleşmesel olarak, hukuk
kurallarının ve baroların zaten etik olarak zorunlu kıldığı şekilde davranmaya
mecbur bırakıyor. Bu, hukuk mesleğinin öngörüsünün ve ilkelerinin, Silikon
Vadisi'nin "hızlı hareket et ve kuralları sonra düşün" kültürüne
karşı kazandığı net bir zaferdir.
Politikanın Sonuçları ve Hukukun Geleceği
Bu kararın hukuk dünyası için derin ve kalıcı etkileri
olacak. Artık "robot avukat" fantezisi yerine, "avukatın süper
güçlü asistanı" olarak yapay zekânın gerçek potansiyeline odaklanabiliriz.
Bu gelişme, yasaklamalardan ziyade, bilinçli bir yönetişim çağını başlatıyor.
- Mesleki
İhmal İçin Yeni Bir Standart: Bu politikadan sonra, bir avukatın
ChatGPT'den aldığı doğrulanmamış bir bilgiyi kullanması, artık sadece kötü
bir muhakeme değil, aynı zamanda hizmet sağlayıcının kullanım koşullarının
da açık bir ihlali anlamına gelecektir. Bu durum, olası bir mesleki sorumluluk
davasında avukatın “yapay zekâ öyle dedi” savunmasını artık imkânsız hale
getirmektedir.
- Hukuk
Büroları İçin Yönetişim Zorunluluğu: Artık her hukuk bürosunun, yapay
zekâ kullanımına dair net, yazılı politikalara sahip olması bir
zorunluluktur. Bu politikalar, hangi araçların kullanılabileceğini, hangi
verilerin girilemeyeceğini ve çıktıların nasıl doğrulanacağını net bir
şekilde tanımlamalıdır.
- Fırsatlara
Odaklanma Zamanı: Riskleri belirlediğimize göre, enerjimizi yapay
zekânın gerçekten değer kattığı alanlara yöneltebiliriz: Binlerce sayfalık
belgeyi saniyeler içinde analiz etmek, ilk taslakları oluşturmak, hukuki
araştırmalara başlangıç noktası sağlamak ve e-araştırma süreçlerini
otomatikleştirmek gibi. Amaç, avukatın yerini almak değil, avukatın
zamanını daha stratejik ve katma değeri yüksek işlere ayırmasını
sağlamaktır.
Sonuç: Başlangıcın Sonu
OpenAI'nin 29 Ekim 2025'te yürürlüğe giren yeni kullanım
politikası, bir devrin sonunu değil, bir başlangıcın sonunu simgeliyor. Yapay
zekânın hukuk alanındaki ilk, toy ve tehlikeli adımlarının atıldığı dönem
kapandı. Şimdi, mesleğin kalıcı değerleri ve etik ilkeleriyle yönlendirilen
daha olgun, daha sürdürülebilir ve daha verimli bir entegrasyon dönemi
başlıyor.
Hukuk camiası, bu teknolojik dalga karşısında pasif bir izleyici olmak yerine, proaktif bir şekilde riskleri tanımladı ve kırmızı çizgileri çizdi. Bugün, teknolojinin yaratıcısı bile bu çizgilerin doğruluğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bu, hukuk mesleğinin bilgeliğinin ve öngörüsünün ne kadar değerli olduğunun en net kanıtıdır. Gelecek, avukatların yerini alan makinelerin değil, makineleri akıllıca yöneten avukatların olacaktır.

Yorumlar