Bir okur ve bir inanan olarak zihnimde ve kalbimde uzun süredir dönüp duran, beni rahatsız eden bir boşluk vardı. Ne zaman Hz. Musa’nın o muazzam, o epik ve ibret dolu hayatını okumak istesem, kendimi iki uçurumun arasında buluyordum. Bir yanda; fazlasıyla akademik, kuru, olayların ruhunu ve psikolojik derinliğini ıskalayan, sadece kronolojik bilgi veren didaktik eserler... Diğer yanda ise; Batı menşeli, Hollywood soslu, görselliği güçlü ama hakikati tahrif eden, peygamberlik vakarını zedeleyen, bizim inanç dünyamıza ve kaynaklarımıza tamamen yabancı kurgular... Kendi kendime şu soruyu sordum: "Neden bizim edebiyatımızda, İslami perspektiften yazılmış, Kur’an ve Sünnet çizgisine sadık ama aynı zamanda edebi lezzeti yüksek, sürükleyici, derli toplu bir Musa Peygamber romanı yok?" İşte bu rahatsızlık, beni sadece bir okur olmaktan çıkarıp, bu ağır yükün altına girmeye, yani yazmaya itti. Katı Kaynak Hiyerarşisi Bu romana başlarken üzerimde hissettiğim sorumluluk, kendime katı b...
Hukuk, Edebiyat ve İnsana Dair Yazılar